Çok ağır ve sinir bozucu bir başlık attığımın farkındayım, ama Çanakkale Deniz Savaşları’nın 106. anma yıldönümünde zaferi anmak için yapılan paylaşımlarda dönemin erkan-ı harp başkan vekili (yani genel kurmay başkanı) ve aynı zamanda Çanakkale cephesinin savunma planını yapan bir komutanın adına hiçbir yerde rastlamayınca, bu başlığı tercih ettim. Bu demek değil ki Enver Paşa hiç hata yapmamıştır, bu demek değil ki İttihat ve Terakki sütten çıkmış ak kaşıktır. Amma ve lakin, değil mi ki canımız yanınca “ adalet yok mu?” diye feryat ediyoruz, şu halde bu yazıyı yazmak farz olmuştur, adalet için; hakkaniyet ve adalet…
Edirne’yi bile bir ara Bulgarlar’a kaptırdığımız Balkan Harbi felaketinden yeni çıkmıştık. Berbat günlerdi. 1913 yılı Ocak ayı. Savaş bitmiş, antlaşma maddeleri üzerinde tartışılıyor. Sadrazam (Başbakan) Kamil Paşa, Edirne’yi Bulgarlar’a bırakarak antlaşma yapmaktan başka çare olmadığını düşünüyor. Ve 23 Ocak 1913 günü, Enver Bey (henüz paşa değil) ve bir grup arkadaşı, Bab-ı Ali’deki (Hükümet konağı) yapılmakta olan bakanlar kurulu toplantısını bastılar! Çıkan arbedede Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanı) Nazım Paşa, başına aldığı bir kurşun sebebiyle hayatını kaybetti. Enver Paşa toplantının yapıldığı salona hızlıca girdi ve sadrazam Kamil Paşa’ya, “millet sizi istemiyor, istifa ediniz!” diye seslendi. Paşa istifa dilekçesini yazdı, Enver Bey, kağıdı kaptığı gibi Saray’a, padişaha götürdü. Böylece, İttihat ve Terakki dönemi resmen başlamış oldu.
Balkan Harbi büyük bir hezimetle sona erdi, Edirne’yi zor zahmet kurtarabildik. Ordu perişandı, yaşlı subaylar yeni gelişmelere ayak uyduramıyordu, ekonomi iflas noktasına gelmişti ve en önemlisi, devletin ve milletin morali hakikaten çok bozuktu. İşte böyle bir iklimde, Enver Paşa, Harbiye Nazırı olarak, hızla orduda modernizasyon atılımı başlattı. Yaşlı subaylar emekliye sevk edildi, modern silahlar satın alınması noktasında harekete geçildi, İngiltere’ye iki adet zırhlı savaş gemisi siparişi verildi, parası peşin ödendi. (İngilizler, 1. Dünya Savaşı başlayınca, ne gemilerimizi verdiler, ne de paramızı iade ettiler, resmen gasp ettiler).
1914 yılına girdiğimizde Avrupa’da resmen savaş tamtamları çalıyordu. Bir büyük savaşın kapıda olduğu çok açıktı ve Türkiye, İngiltere-Fransa ittifakında yer tutmak istiyordu. Bu konuda yapılan pek çok diplomatik girişim sonuçsuz kaldı, bizim heyetlere doğru dürüst randevu bile vermediler. Ve 28 Haziran 1914 günü dananın kuyruğu koptu! Sırp uyruklu bir genç, Avusturya-Macaristan veliahtını ve eşini, Saraybosna gezisi sırasında, kurşun yağmuruna tuttu. Ve dünya savaşı resmen başladı. Elbette bu savaşın dışında kalmamızın imkânı ve ihtimali yoktu, çünkü savaş aslında, Batılıların bir süredir “Doğu Sorunu” dedikleri Osmanlı Türkiyesini ve Ortadoğu’daki zengin petrol yataklarını işgal etmek için çıkartılmıştı.
1914 Ekim ayında, Almanların safında, yarı gönülsüz ve mecburi olarak, savaşa dahil olduk. Evvela Sarıkamış Cephesi hareketlendi. Çünkü Çarlık Rusyası karşı ittifaktaydı ve Kars-Erzurum hattı, 1878’den beri, Rusların elindeydi. Sarıkamış Harekâtı, askeri planlama ve strateji anlamında çok iyi hazırlanmış bir plandı. Bunu askeri tarih çalışan uzmanlar ve hatta Rus genelkurmayı bile belirtmiştir. Ancak, erken bastıran aşırı soğuk ve tipi, harekatın başarısını engelledi ve başaramadık. Sarıkamış’tan sonra Enver Paşa derhal İstanbul’a çekildi ve Britanya hücumuna karşı İstanbul’u korumak anlamında, Çanakkale savunma hattını planlamaya başladı. Britanya Donanması, bu tarihte, dünyanın en güçlü askeri savaş aygıtı ünvanını taşıyordu. Gerek Çanakkale Deniz savaşları ve gerekse devamında yaşanan Conkbayırı-Anafartalar kara savaşları, savaş tarihinin gördüğü en inatçı, en zalim ve en dramatik savaşlardan birisi olarak tarihe yazıldı. Ve nasıl ki Sarıkamış’ın, Yemen Cephesi’nin, Suriye Cephesi’nin sorumlusu Enver Paşa ise, Çanakkale Savaşı’nın sorumlusu da Enver Paşa’dır. Ve bunun böyle olması pek doğaldır, çünkü savaş planları onun komuta ettiği karargahta yapılmış ve orada onaylanmıştır. Hepsinde de, Genel Kurmay Başkanı olarak, yani bütün orduların başkomutanı sıfatıyla, Enver Paşa’nın imzası vardır.
Bu demek değil ki Çanakkale Savaşında Mustafa Kemal Paşa’nın sergilediği kahramanlığın payı yoktur, bu demek değil ki Çanakkale Cephesi kumandanı Arapkir’li Cevat Paşa’nın ve diğer pek çok kumandanın sergilediği cesaretin payı yoktur. Ama kabul etmek gerekir ki, bir savaştaki başarının veya başarısızlığın bir numaralı sorumlusu, her çağda, ordulara kumanda eden kişidir ve bu tarihte Türk ordularına kumanda eden adam, Erkan-ı Harp Dairesi Başkanı sıfatıyla, İsmail Enver Paşa’dır. O halde, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde bakacaksak, Çanakkale Savaşlarında ortaya çıkan sonucu, Enver Paşa’nın hanesine yazmak zorundayız. Çünkü hakikat ve vicdan bunu emrediyor.
Son sözüm İttihat-Terakki, Enver ve Talat Paşalar için olsun. Büyük Britanya Emperyalizmi’nin 20. Asır başlarında dünyada huzurunu bozan belki de tek kadro hareketi, İttihat ve Terakki’dir. Enver ve Talat Paşalar, inanılmaz bir cesaret ve direniş örneği sergileyerek, İngiliz Emperyalizmi’nin Anadolu’daki gizli ve büyük planını bertaraf ettiler. Bu büyük plan, Anadolu’nun yarısını Büyük Ermenistan projesine dahil etmek üzerineydi. İngilizler bu planı Sevr Antlaşmasında yeniden masaya getirdiler, ama bir kez daha Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki İttihatçı inadına tosladılar.
Hülâsa, bu gün Anadolu bir Türk yurdu ise, bunu Enver, Talat ve Mustafa Kemal gibi İttihatçı kahramanlarımıza borçluyuz. Ve bu “büyük çocuklarımızı” sonsuza dek sevgiyle ve rahmetle anmak, onları yaşatmak, Türk ulusunun boynunun borcudur, vesselam.
Yorum yazarak Gazete Grafiti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Grafiti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Grafiti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Grafiti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gazete Grafiti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Grafiti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Grafiti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Grafiti değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(2)Heredot - Mustafa Kemal Paşa ittihatçı olsaydı Enver yurda dönmek istediğinde özellikle engel olmazdı. İngiliz oyununu bozan Enver, Talat ve Cemal olsaydı şu anda bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olmazdı! Sen muhasebeciliğini ve fırıldaklığını yap Eşref Ural, bırak tarihi tarihçiler sorgulasın!
Hasan Tülkay - Hak ve adaletten çok söz ederiz de, ne hikmetse zafer payını dağıtırken adil davranmayız: hatta esas hak sahiplerini unuturuz. Siyasi iktidar savaşları yüzünden mi, nedendir tam bilmem; sadece Enver, Talat, Cemal Paşalar değil; Kazım Karabekir. Fevzi Çakmak, Fethi Okyar, Ali İhsan Sabis gibi nice değerlerimizin adlarını bile anmayız. Galiba TEK ADAM zihniyeti toplumsal genlerimize de işlemiş. Enver'i, Fevzi'yi, Talat'ı tanı(t)mak Mustafa Kemal'i küçültmez...
Yazılan yorumlardan Gazete Grafiti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Grafiti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Grafiti değil haberi geçen ajanstır.